Şema genel olarak, insanların dünyayı algılayış biçimleridir. Sevgiye, arkadaşlığa ,iş hayatına ve daha pek çok benzeri duruma uygun şemalarımız vardır. Şöyle ki kimisi evliliğe çok büyük duygusal anlamlar yüklerken, kimisi evliliği bir yük olarak görebilir. Ya da bazı insanlar için başarılı olmak hayat memat meselesi haline gelirken bazı insanlar başarıyı fazla önemsemezler. Peki aynı hayatsal olgulara nasıl oluyor da böyle farklı anlamlar yüklüyoruz ?
Kişisel şemalarımızın temelini ,hayatımızın ilk yılları oluşturur. İçinde bulunduğumuz aile, bakım veren kişiler ya da akranlarımız şemalarımızı şekillendirir. Bu noktada ilk bakım verenlerimizin dünyaya bakış açıları, yaşayış şekilleri ve çocuk yetiştirme stilleri büyük önem taşır. Erken gelişim döneminde çocuğun temel gereksinimleri sevgi görme, bakım alma , fark edilme , hareket özgürlüğü ve kimlik algısıdır. Her ne kadar çok küçük olsa bile sizi anlıyor, dinliyor ve varlığını kabul etmeniz bekliyor. Bakım vereni tarafından tüm bu ihtiyaçları karşılanan çocuk hayata bir adım önde başlıyor . Sağlıklı şemaların temellerini sağlam bir şekilde atabiliyor.
Dünyaya ve kendimize ait olumsuz şemaları oluşturan yine aile ilişkilerimizdir. Sağlıksız şemaları oluşturan en önemli 3 faktör ; ihmal , istismar ve aşırı korunmadır. İlk olarak ihmal çocuğun gereksinimlerinin zedeleyici bir biçimde engellenmesi anlnamına gelir. Beslenme , barınma, güvenlik, sevgi gibi ihtiyaçları zedelenenen çocuk kendine dair değersizlik algısı geliştirebilir . Bakım vereninden tüm bunları yeteri kadar alamadığı için hayatı boyunca sevilmeyeceği, yardım göremeyeceği algısına kapılabilir. İkinci önemli faktör olan istismar içerisinde duygusal, fiziksel ve cinsel kötü davranımı barındırır. Buna maruz kalançocuk için artık dünya güvenli bir yer olmaktan çıkar . Herkese , her yere karşı güvensizlik duygusu geliştirebilir.Son faktör olan aşırı korumada , iyi şeyleri kolayca ve aşırı derece elde eden çocuk dünyaya dair sağlıksız şemalar geliştirmeye başlar. İçinde büyüdüğü aile,- her ne kadar- oldukça iyi görünse dahi dünyaya uygun değildir. Hayatın ilk yıllarında fazla korunan çocuk dünyaya karşı farklı algılara kapılabilir. Bunlardan ilki haklılık algısı iken bir diğeri güçsüzlük olabilir. Haklılık algısında her şeyi hak ettiği , her istediğini elde etmesi gerktiğine inanarak büyüklenmeci bir tutum geliştirebilen çocuk ; güçsüzlük algısında ise ailesi ya da ona destek olacak biri olmadan hiçbir şeyi başaramayacağı inancına kapılabilir.
Çocuk yetiştirme konusunda ‘’ yerinde ve yeterince ebeveynlik ‘’ olgusu oldukça iyi bir rehberdir.
Uzman Psikolog – Aile ve Çift Terapisti
Seray Narin