Bizim gibi toplulukçu toplumlarda bireysellik, ayrışma oldukça zor meydana gelmektedir. Çünkü birlikte olmak, ortak olarak hareket etmek her şeyden üstün tutulur. Bireyci toplumlar sınırlara, mesafeye, benliğe büyük değerler atfederken toplulukçu toplumlar bir arada kalmaya, grubun çıkarına değer verilir. Aile yaşamı, iş hayatı, sosyal faaliyetler de bu değere göre şekillenir.    

Türk toplumunda kişilerin bireyselleşememelerinin temelinde,  benlikten çok ilişki odaklı bir toplum oluşumuz yatar. Bireyleri olduğu gibi kabul etmek yerine bana uy, bizim gibi düşün beklentilerine daha sık rastlarız. Ailenin kurduğu bu hegemonya sebebiyle çocuk, ortaya çıkan farklılığından bir suç gibi utanmaya başlayabilir. Utanç sürekli hale geldiğinde çocuklar için bir duyguya dönüşür. Bu ezici güç altında çocuklar farklılıklarında vazgeçme eğiliminde olurlar. Bireylerin farklılıklarını koruyan temel noktalardan biri de sınırlardır.

Toplulukçu toplumlarda sınırlar pek hoş karşılanmaz. Sınırlar, sağlıklı ilişkileri beslese dahi salt bir mesafe olarak algılanır. Günlük hayatta bunun örnekleri ile sık sık karşılaşırız.  Keyif alınmamasına rağmen yapılan aile toplantıları, tartışma çıkacağını bile bile yapılan zoraki buluşmalar bunlara örnektir. Burada temel problem, sorunlara karşı çözüm odaklı olunmaktan çok onları göz ardı etmektir. Kültürümüzde oldukça geniş yer tutan ‘’Kol kırılır yen içinde kalır ‘’ bakış açısı bizi çözüm odaklı olmaktan uzaklaştıran görüşlerden biridir. Aile olarak mutlu olmasak dahi bir arada olmalıyız çünkü dışarıdan nasıl göründüğümüz, nasıl hissettiğimizden daha önemli.  Bunun böyle olmasının sebebi odağımızın içerisi değil, dışarısı olmasıdır. Aile bireylerine tek tek nasıl olduklarını sormak ihmal edilirken komşunuzun sizin için söylediklerini ihmale uğramadan analize alınır. Üzerinde düşünülür ve bu izlenim olumluya çekilmeye çalışılır. İlgilenilen ‘’ Ben ‘’ değil ‘’ Biz ‘’ ‘ dir. Böylesi yapılarda bir grubun mutluluğunun yanında, bir kişinin mutsuzluğu asla önemli değildir.

Sağlıklı ailelerde takınılan tavırlar ve roller kendi kendine oluşur. Yaşanan olaylara, bireylerin tepkilerine, değişen yaşam şartlarına göre yarı geçirgen bir hal alırlar. Böylece aile içerisinde herkesin hisleri, yaşantıları, başına gelenler önemsenerek hareket edilir. Birey olarak kendimize değer vermeyi bu şartlar altında daha iyi özümseyebiliriz.

Bencil olmadan ben diyebilmek dileğiyle…

Uzman Psikolog – Aile ve Çift Danışmanı

Seray Narin

Soru ve Önerileriniz için; [email protected]

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.