Türkiye, cumhuriyet tarihinin en önemli seçimini yapmaya hazırlanıyor.
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, tek partili dönemin bitişi ile birlikte neredeyse hiç iktidar yüzü göremeyen, yalnızca koalisyonlarda kenarda tutulan Cumhuriyet Halk Partisi, yaklaşık 70 yıllık dönemi iktidarsız olarak geçirdi.
Öncelikle kendileri de çok iddialı bir şekilde hazırlandılar, bu geride bıraktığımız 14 Mayıs seçimlerine.
Birkaçı hariç, neredeyse tüm anket firmaları Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’yi en güçlü iktidar adayı olarak gösteriyordu. Fakat milletin bir terazisi vardı. Bu terazi emin olun zerre şaşmadan tartım yapar. Kefelerde kimseye ayrım gayrım yapmaz. Kime güven duyuyorsa o tarafa doğru meyleder...
Yani bir yerde en doğru ve kesin anket sandıktır...
Millettir...
İşte 14 Mayıs bize böyle bir netice verdi.
Tüm anket firmaları CHP’yi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu favori gösterirken, millet; sandıkta yaptığı ankette AK Parti’yi bir kez daha birinci parti;
Mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ise 49.50 ile en güçlü cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıkardı.
Sonra Meclis’te Erdoğan ve temsiliyetindeki Cumhur İttifakı’na yarıdan fazla milletvekili vererek, milliyetçi ve muhafazakar bloğun, yani gerçek vatanseverlerin ülke yönetiminde direkt olarak etkili olmasını sağladı.
Bu şu demek; hiç kimse öyle sağa sola yalpalamasın. Milletin üzerinde bir söylem ve karara bu topraklarda yer yok. Toplum sandığın şahitliğinde ne derse, odur bizim kaderimiz...
Peki; şimdi meseleye şuradan bakalım:
Geçmişte partisi defalarca kapatılması için süreç başlatılan...
İlk olarak 2008 krizi ile kolu kanadı kırılmak istenen...
17-25 Aralık yargı darbesi ile itibarsız hale getirilmesi arzulanan...
15 Temmuz darbe girişimi ile yok edilmeye çalışılan...
Sonrasında ise bir yığın sorunların merkezinde kalan AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, neden bu milletin vazgeçilmezi haline geldi?
Cevabı çok basit:
Çünkü millet görüyor...
Bu toplum...
2019-2020 dönemini çok sıkıntılı geçirmemize neden olan ve dünyayı kasıp kavuran pandemide kurulan sağlık altyapısı ile rahat aşıldığını...
Rusya-Ukrayna savaşı ile bölgesel sorunların tam ortasında kalmasına rağmen Türkiye’nin bu meseleden bile güç elde ettiğini...
Ortaya koyduğu Mavi Vatan doktrini ile dost düşman herkesin takdirini topladığını...
Bu tez ile kendi topraklarına ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarına düşülen şerhi kaldırdığını...
Libya’da destan yazdığını...
Yapılan ülkeler arası anlaşmalarla Akdeniz’e adeta ambargo koyduğunu...
Teknolojide açılan çığırı...
Savunma sanayisinde yapılan atılımları...
İHA ve SİHA teknolojileri ile dünya savaş stratejilerine yenilikler getirildiğini...
Bize F-35 savaş uçaklarını vermeyen ABD’nin karşısına “Kızılelma” projesi ile çıktığını...
İşgalci Ermenistan’ın Can Azerbaycan mücahitleri tarafından kendi sınırlarına doğru itilirken, SİHA’larımızla adeta teknolojik şov yaptığını...
Karadeniz’de bulunan doğal gaz ile senede dışa ödenen neredeyse 350 milyar dolarlık bütçenin kasamızda kalacağını...
Gabar başta olmak üzere ülkenin dört bir yanında fışkıran petrolün milletin hizmetine sunulduğunu...
Şehir hastaneleri ile ülkede bir sağlık devrimi yaşandığını...
60 yıllık hasretimiz olan yerli ve milli otomobile, “Devrim otomobilinden, devrin otomobiline” denilerek kavuşulduğunu...
İslam ümmetinin en büyük gönül yarası olan Ayasofya’nın yeniden ve tamamen ibadethane olarak açıldığını...
Yurt içi ve dışında düzenlenen törer operasyonları ile dosta güven, düşmana korku salan bir devlet imajı çizildiğini...
Bu millet çok iyi görüyor...
Ekonomik krize gelince...
Bugün sokaktan geçen herhangi bir çocuğa sorsak ki; Türkiye’nin ekonomik sorunları neden kaynaklanıyor diye, alacağımız cevap “Abi dışarıdan büyük baskı var” şeklinde olacaktır.
Bu durum herkesin malumudur. Ama buna rağmen devlet yine büyüklüğünü gösterdi, milletini bu krizin altında ezdirmedi. Çünkü bu devlet geçen 21 yılda yeniden tarihini ve büyüklüğünü hatırladı. “İnsanı yaşat ki; devlet yaşasın” anlayışı devletin tüm kademelerine sirayet etmesi gerektiğini gördü.
Şunu da belirtelim; Türkiye’de yaklaşık 21 yıldır sağlanan devlet ve millet birlikteliği şimdi yerini CİHAN DEVLETİNE bırakmak üzeredir. Bugün yaşanan sosyal, siyasal ve ekonomik sıkıntıların tamamında bu doğumun sancıları yaşanmaktadır.
Türkiye artık kabına sığmayan bir devlet haline gelmiştir. Terörle iç içe olmuş, ya da onlardan direkt ya da dolaylı olarak destek alan kim varsa milletle karşı karşıya gelmiş demektir.
Toplum bunu kaldırmaz. 40 küsür yıldır yaşanan teröre 40 binden fazla insanımızı şehit vermişken, bugün siz o terör belasından medet umar hale gelirseniz, bunu millet görür ve yeniden ve tereddütsüz şekilde tarafını devletinden yana koyar.
17-25 Aralık’ta milletin AK Parti’ye ve Erdoğan’a desteği böyle bir şeydi...
15 Temmuz’daki şanlı direniş böyle bir şeydi...
Ve 14 Mayıs’ta sandıktan çıkan sonuç da yine aynı anlamı taşımaktaydı...
Şuna emin olun ki; 28 Mayıs’ın sonucu da bunlardan farklı olmayacaktır.
Türkiye bir tanedir. Bizim başka ülkemiz yok. Hep birlikte ya emperyalizme ve onun bu topraklar içindeki taşeronlarına esir olacağız...
Ya da yeni ve kutlu bir devrin başlangıcına hep birlikte şehadet edeceğiz.
O yüzden bizim de tıpkı Türk milletimizin yaptığı gibi tarafımız bellidir. Bizim tarafımız kişilerle ya da kurumlarla sınırlanamayacak kadar kapsamlı ve geniştir.
Türk milleti devletçidir. Biz de milletimizle aynı sözü söylüyoruz; BİZLER DEVLETİMİZİN YANINDAYIZ...
Pazartesi günü inşaAllah, bütün bir millet ve yine inşaAllah bütün bir ümmet olarak hep birlikte Feth-i Mubin’i, yani Türkiye’nin kalbi İstanbul’umuzun fethinin yıl dönümünü aynı şuur ve inançla kutlayacağız...
Şimdiden bu kutlu 28 Mayıs sonucunun devletimize, milletimize ve tarihimize hayırlar getirmesini diliyorum...
Ayrıca dün 27 Mayıs darbesinin yıl dönümüydü. Darbeci zihniyetin şehit ettiği merhum Başbakanımız Adnan Menderes’i...
Dönemin bakanları; Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı...
Ve bilhassa; 28 Şubat postmodern darbe ile millete hizmetinin önüne geçilmek istenen, Milli Görüş hareketinin manevi lideri, Türkiye’nin ağır sanayi hamlesinin mimarı, Türk siyasetinin dahi insanı, ümmetin liderlerinden Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızı, rahmetle, minnetle anıyorum...
Selam ve dua ile...